Noyan Rona

Garanti Bankası Şanghay Baştemsilcisi

February 2016

Orta Gelir Tuzağı

 

Çin ekonomisinde bir süredir devam eden yavaşlama baskısının giderek ağırlaşması, teorisyenlerin Çin ekonomisinin geleceği konusunda kötümser bir tavır almasına neden oluyor. Nüfusun yaşlanması sonucunda genç nüfus yapısından elde edilen ekonomik avantajların azalması, potansiyel büyümenin düşme eğilimine girmesi ve Çin’in ‘orta gelir tuzağına’ düşmekten kurtulamayacağı görüşü, bu bağlamda sıklıkla dile getirilmeye başladı.

‘Orta gelir tuzağı’ kavramı ilk kez 2006 yılında Dünya Bankası’nın ‘’Doğu Asya Ekonomik Kalkınma Raporu”nda yer aldı. Anılan rapor, “Bir ülkede kişi başına düşen ortalama yıllık gelir 3 bin dolara ulaştıktan sonra, ekonomik büyüme duraklama seyrine girer ve uzun bir süre yüksek gelir grubuna geçilemezse, o ülke orta gelir tuzağına düşmüş olur” tespitinde bulunmuştu. Son 50 yıllık döneme bakıldığında, gerçekten de ekonomik büyüklük açısından orta düzey gelir grubuna giren bazı ülkelerin uzunca bir süre bu grupta kalmalarının, yüksek gelir düzeyine sahip ülkeler arasına girmelerinin önüne geçtiği görülüyor. Orta gelir seviyesindeyken gelişme hızını koruyabilen ülkeler ise sınıf atlayabilenler.

Dünya Bankası’nca yapılan son sınıflandırmalara göre; kişi başı yıllık ortalama geliri 824 doların altındaki ülkeler “düşük gelirli ülke”, 8253 bin 254 dolar aralığındaki ülkeler “ortadüşük gelirli ülke”, 3 bin 25510 bin 64 dolar arasındaki ülkeler “ortayüksek gelirli ülke”, 10 bin 65 doların üzerindeki ülkeler de “yüksek gelir düzeyine sahip ülke” olarak kabul ediliyor. Asya Kalkınma Bankası, bir ülkenin ortadüşük gelir düzeyinde bulunduğu süre 28 yılı aşar ve ülke bu dönem zarfında ortayüksek gelir seviyesine yükselemezse, o ülkenin ortadüşük gelir tuzağına düştüğü tespitinde bulunuyor. Benzer biçimde, ortayüksek gelir düzeyindeki bir ülke 14 yıl boyunca yüksek gelir düzeyine çıkmazsa, ortayüksek gelir tuzağına düşmüş kabul ediliyor.

Bu bağlamda, 1950 yılından bu yana orta gelir grubunda 52 ülke bulunuyorken, bunlardan 35’i orta gelir tuzağına düştü (30 ülkenin ortadüşük gelir tuzağına, geri kalan beş ülkenin ise ortayüksek gelir tuzağına düştüğü kabul ediliyor). Bahse konu 35 ülkeden 13’ü Latin Amerika, 11’i Ortadoğu ve Kuzey Afrika, altısı ise Sahraaltı Afrika ülkesidir. Ayrıca, üç Asya ülkesi (Malezya, Filipinler, Sri Lanka) ile iki Avrupa ülkesi (Romanya ve Arnavutluk) bu kategoriye giriyor. Anılan ülkeler arasında orta gelir grubunda yer alan bazılarının, bu grupta oldukça uzun bir süredir beklediği de dikkat çekiyor. Örneğin Peru, Kolombiya ve Güney Afrika 60 yıldan fazla süredir ortadüşük gelir tuzağında. Venezuela ise ortayüksek gelir tuzağında 60 yıldan fazla kaldı. Buna karşılık, bazı Doğu Asya ekonomileri 10 yıldan az bir süre içinde orta gelir düzeyinden yüksek gelir düzeyine atlayabilmişlerdir. “Asya Mucizesi” kavramı esasen bu ülkelerin başarısına dayanıyor.

Büyüme yüzde 4 seyretse bile…

1978 yılında reform ve dışa açılma sürecinin başlamasıyla birlikte Çin’de uygulanan hızlı, yüksek yatırım ve tasarrufa, emekyoğun üretime ve ihracata dayalı ancak kaynak tüketimi yüksek ve çevreye duyarsız büyüme modeli, bazı Batılı ekonomistler tarafından ‘sürdürülemez büyüme’ olarak nitelendirildi. Buna mukabil, 2000’lerin başından itibaren Çin’de kişi başına yıllık ortalama gelirin hızlı bir yükseliş göstererek, 930 dolardan 2014 yılında 7 bin 575 dolara çıktığı da bir vakıadır. Günümüzde Çin’in, ortayüksek gelir grubunun gelişim aşamasında bulunduğunu söylemek mümkün. Bu haliyle Çin, hem yüksek gelir grubunda yer alan ülkeler arasına girme fırsatına sahip hem de orta gelir tuzağına düşme tehlikesiyle karşı karşıya.

Küresel krizin kronikleşmesiyle birlikte, Çin’in ekonomik gelişimi, Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in belirttiği üzere “Yeni Normal” dönemine girdi. Şimdiye kadar Çin’in ekonomik büyümesinin itici gücü olagelmiş geleneksel etkenler zayıflamaya başladı. İşçi maliyetlerinin yükselmesi, doğal kaynakların azalması, bazı sektörlerde varlık balonunun oluşması, yatırım verimliliğinin gerilemesi ve ihracatta artış hızının düşmesi gibi bir dizi olumsuzluk büyümeyi aşağı çekiyor. Yüksek hızlı büyümeden orta hızlı büyüme dönemine girilmesi ve nüfusun yaşlanması bu bağlamda bilhassa önemli iki sınama olarak ortaya çıkıyor.2012 yılında Çin’de fiili çalışan nüfus kapasitesi 3.45 milyon kişi azaldı. 2013 ve 2014 yıllarında da bu eğilim devam etti Önü- müzdeki dönemde Çin’de çalışan nüfusta negatif büyüme bekleniyor. Ülkedeki emeklilik yaşı da diğer ülkelere kıyasla düşük (60 yaş). Tüm bunlara ek olarak, Çin’de işgücü işverimliliği ABD’nin ancak yüzde 20’sine denk düşüyor.

Çin’in 63 trilyon yuan tutarındaki gayrisafi milli hasılası, 1,367 milyarlık nüfusu ve 1 doların 6 bin 1224 yuan’a eşit olduğu varsayılarak yapılan hesaplamalara göre; hızlı (yüzde 7 oranında) büyüdüğü takdirde Çin’in 2020 yılında, 10 bin 834 dolar tutarında kişi başı yıllık ortalama gelir seviyesine ulaşması bekleniyor. Büyümenin yüzde 4 düzeyinde seyretmesi halinde ise Çin, 10 bin 961 dolar kişi başı yıllık gelir düzeyine 2025 yılında erişilebilecek. Dolayısıyla, ekonomide öngörülemeyen iniş çıkışlar yaşanmadığı takdirde, Çin’in en geç 2025 yılında yüksek gelir grubuna geçmesi muhtemel.

Bununla birlikte, Çin’in orta gelir tuzağından kurtulabilmesi ancak ve ancak, nüfusun yaşlanmasına karşı çözüm üretilmesi, ihracat, yatırım ve iç tüketimden oluşan kalkınmadaki ana unsurların yapısal reformlarla yeniden yapılandırılması, devlet işletmelerinde ve finans sektöründe reformlara hız verilmesi, çevrenin korunması ve şehirleşme oranının yükseltilmesi alanlarında sergileyeceği güçlü performansa bağlı olacak.

Esasen Çin yönetimi de tüm bu alanlar olan köklü reformları, 2025 yılına kadarki dönemi kapsayacak 13. ve 14. Beş Yıllık Kalkınma Planları’nda, Çin’in kendine özgü sistem ve modeline uygun olarak uygulamaya kararlı görünüyor.